4 Temmuz 2009 Cumartesi

Ahmak


Rahat adam sıfatını karşısındakileri salak yerine koyarak kazanmaya çalışanlaradır sözüm.
Rahat derken , takıntıdan arınmış ya da her neyse.


NedeZor


Ne olurdu Tanrının EN sevgili kulu ben olsaydım.
Gerçekten çok ihtiyacım var buna.

Bencillikse bencillik...
Mesela bastığım akbiller hiç bi zaman boş çıkmasa.2038 yılına kadar yeticek dolulukta olsa.
Mesela Mesela...

Film olmak


Nedir bir film karakteriyle kendini özleştirmek?

Filmlerde A,A'dır.Yani duygu,trip,his neyse o verilir.Kötüyse kötü iyiyse iyi.Ama orda verilir.

Fikrimce film karakterinden çok etkilenmek karaktersizlik değildir.Filmlerden en çok etkilenenler en çok sineye çekenlerdir.

''Aaa bu benim duygum düşüncem lan , ne güzelde anlatmış herif'' // Kaba bir tabirle...


Bang


Babam taksiciydi. Bir gece, saat üç ya da dörtte bir sokaktan geçmek zorunda kalmış. 20 sene önce.Dar bi sokakmış.Karanlık,ancak tek bir aracın geçebileceği dar bi sokak.Sokağın ortasında bir masa varmış. Masanın başında da bir adam. Ne yapıyormuş biliyor musun? Çorba içiyormuş. İşkembe ya da kelle paça; sarımsaklar, sirkeler biberler.Tam bir masa. Her neyse. Babam taksiden inmiş,adama, "Ne yapıyorsun?" demiş.Adam hiç cevap vermemiş.Çekmiş tabancayı Bang! O yüzden, ne zaman dar bi yola girsem o yolda bir masa,masada da çorba içen birini görsem geri vites nallıyorum.


Yani Tabutta Rövaşata Reis le Zeki nin esrar muhabbetlerinden bir alıntı.
Unutmadan bu sahnede 2 ayrıntı var ki inanılmaz gerçekçi.
Esrar içen 2 adam birisi anlatıyo birisi dinliyo.Anlatan herkesin saygı duyduğu Reis.Dinleyen Zeki (kahvenin patronu) sanırım Zeki ninde saygı gösterdiği tek kişi Reis

1.ayrıntı yukarda yazdığım parçadan.Reis Bang dediği anda Zekide aynı sesi tekrarlıyo , aynı anda söylemeye çalışıyo.Psikolojik sebebi.Kafam yerinde,uçmadım seni anlayabiliyorum.

2.si aynı sahnede kafası binbeşyüz olan Zekinin çayı döktükten sonra ki tripleri.

İzlediyseniz ya da izlerseniz anlatmak istediklerimi daha net anlarsınız.Ammavelakin inanılmaz sahici olmuş bu iki ufak ayrıntı.Bu ayrıntı için yönetmen Derviş Zaim ya da sahne oyuncuları Tuncer Kurtiz (Reis) ya da Ahmet Çadırcı ( Zeki) ya da her kimse önünde eğiliyorum.Çok saygıdeğer bir nokta yakalamışlar.
Alınlarından , ellerinden , ayaklarından , böbreklerinden , dalaklarından nerelerinden yakalarsam öpmek istiyorum.

Öyle. :)


Ah Mahsun canım Mahsun...

100


Kemal Sunal'ın 100 numaralı adam filmini bilirsiniz.İsmen hatırlayamasanız bile izlemişsinizdir.Hani yüzlerce işe girip hiç birinde başarılı olamayan.Kardeşlerinin sigara paketlerini yürüten.Tesadüfi bir şekilde ülkenin 1 numaralı reklam yüzü olan adam.100 numaralı adam.


Kemal Sunal , bu filmde iyidir.İyi bir adamdır ama bir türlü olmaz hiç bir yerde dikiş tutturamaz.

Mesela filmin başladığı , kahvede çalışırken ki durumu.Buradan sürekli tepsiden çayları dökmesi yüzünden kovulur.Tam üç kere onlarca çayı döker.

1. döküşünde başkasının etkisiyle
2.döküşünde kendi yüzünden
3.döküşünde kimseyi rahatsız etmemek adına uğraşırken döker.

Burdan bir benzerlik geldi aklıma.Hayatın istemediği adamlar gibi.Önce kırılırlar.Sonra nasılsa istenmiyoruz psikolojisiyle işleri iyice bok ederler.En sonunda bir mahcubiyet taşıyarak kimseye dokunmadan tekrar bişeyleri uçundan yakalamaya çalışırlar.Ama yinede çaylar dökülür.Ama Kemal Sunal bu filmde son derece iyi yürekli bir adamdır.Ama çaylar dökülür.

Acaba filmi çekenler çaktırmadan böyle bir mesaj vermek istediler mi ya da ben mi böyle bir mesaj çıkardım bilmiyorum...

Herneyse seni kaybedişimizin yıldönümü olan bu günlerde seni çok sevdik biz galiba.
Güzel İnsan İnek Şaban